Mustafa Kemal Atatürk, 30 Ağustos 1922''de ilan edilen zaferden iki yıl sonra şöyle demişti;
"Efendiler, Türk vatanını almak düşüncesini, Türk''ü esir etmek hayalini genel, ortak bir düşünce haline koymaya çalışanların da hak ettikleri sondan kurtulamamış olduklarını gözlerimizle gördük.
Efendiler, kendilerine bir milletin geleceği emanet edilen adamlar, milletin kuvvet ve gücünü yalnız ve ancak yine milletin gerçek ve kabul edilir yararlar elde etmesi için kullanmalı ve bunu hatırlarından çıkarmamalı.
Bu adamlar düşünmelidirler ki, bir memleketi ele geçirip işgal etmek, o memleketlerin sahiplerine hükmetmek için yeterli değildir.
Bir milletin ruhu baskı altına alınmadıkça, bir milletin kararlılığı ve iradesi kırılmadıkça, o millete hükmetmenin imkânı yoktur.
Halbuki yüzyılların çocuğu olan bu millî ruh, kalıcı ve sürekli bir millî iradeye hiçbir kuvvet karşı koyamaz. Hükmedilmek istenmeyen bir milleti, esaret altında tutmayı başaracak kadar kuvvetli zorbalar artık bu dünya yüzünde kalmamıştır."
Bu cümleleri günümüze uyarladığımızda bile çok fazla ders çıkarabiliriz.
"Bir milletin ruhu baskı altına alınmadıkça, milletin kararlığı kırılmadıkça o millete hükmedemezsiniz." cümlesinin asilliği ve anlamı üzerine günlerce oturup düşünebiliriz.
Çünkü şu anda it dalaşları, siyasi çekişmeler, ideolojik saplantılar, çağın dayattığı kültür yozlaşması ve daha fazlası, bu milletin ruhunu fazlasıyla baskı altına alıyor.
Tehlikeler görünmüyor, güvenlik kaygıları hiçe sayılıyor, içimizdeki sarsıntı tüm bedeni kanser etmeye başlıyor.
Buna rağmen atalarını sayan, bayrağını sancak bilen, ülkesinin çıkarlarını gaye edinen vatanseverler her daim var ve var olmaya devam edecek.
Ne olursa olsun ruhumuz da iç ve dış düşmanlara karşı kinimiz de hep diri kalacak.
Şehit Fırat''ın da dediği gibi, "azınlığın çoğunluğu tahakküm altına aldığı bir ortam var" ama korkma, sakın ama sakın unutma.
Her ne kadar hainlik yapanlar gün yüzünde olsa da; yalnız değilsin, çoğunluk biziz. Millet ruhunu yaşatacak olan da bu toprakların sahibi de.
