Türkiye'yi 1950-1960 yılları arasında yöneten DP iktidarının Başbakanı Adnan Menderes, Kapıkule'den dışarı adımını attığı anda, İsmet İnönü ağzına adeta bir fermuar diker, CHP milletvekillerinden konuşacak bir isim olursa, "Arkadaşlar, başvekil şu an yabancılarla müzakere halinde. Elini zayıflatmayalım" diyerek, sustururmuş. Ben de bugün, yine Barış Pınarı Harekâtı'nı yazacaktım ama İsmet Paşa'nın söz konusu duruşunu dikkate alarak bir yazı ortaya koyacaktım. Ne yazık ki, Barış Pınarı Harekâtı'nın başladığı günün akşamında servis edilen Harekât Takip Merkezi'ndeki toplantı halini gösteren fotoğraflar, fikrimi değiştirdi.
Fotoğraflarda, masada yer alanlar içerisinde askerlerden çok bakanlar görünüyordu. Asker olarak ise sadece Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Güler vardı. Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar'ı, eski bir asker olmasıyla da değerlendirersek, bu sayıyı ikiye çıkar. Peki o masada, AKP Genel Başkan Vekili Numan Kurtulmuş, AKP Genel Başkan Yardımcıları Hayati Yazıcı ve Mahir Ünal ve parti sözcüsü Ömer Çelik'in ne işi vardı? Hangi yetki ve görevle o masada yer aldılar?
Hava harekâtlarında hangi noktaların vurulacağını, yapılacak sevkiyatları, kara birliklerinin hangi yerlerden Suriye'ye gireceğini belirlemek için mi? Bu isimler, askeri birikimleri ya da bölgeye dair uzmanlıkları ile mi o masada yer aldılar? Bulundukları mevkiilerin harekatın sevk ve idaresinin hangi aşamasında söz sahibi olmalarını gerektirecek yanı var? Göremediğimiz, bilemediğimiz mantıklı bir izahı varsa bu durumun, bilenler anlatsın lütfen!
O fotoğraflarla, hangi mesaj verilmeye çalışıldı? Harekâtın AKP sayesinde yapıldığı lanse edilerek, kaybedilen oylara geri dönün mesajı mı? İktidar partisinin son yerel seçimlerde aldığı sonuçlar ve kötü ekonomik tabloyla dağılan imajını düzeltme çalışmasının fragmanı mıydı yoksa? İyi de, TSK AKP'nin bozulan imajını düzeltmek için değil, terör koridorunu yıkmak için bu harekâtı icra etmiyor mu?
Türkiye'nin bugün yürürlükte olan rejimi, maalesef söz konusu fotoğraftaki manzaraya imkân tanıyor. Zira, tek adam rejimi ile birlikte devlet parti devleti haline de dönüşür. Ancak, işi siyasi şova dökmek, TSK'nın verdiği mücadeleyi baltalamaktır! Toplumun ezici çoğunluğunun AKP'ye rağmen harekâta verdiği desteği, azaltmaktır! Bunları bile bile, milli mutabakatın kendiliğinden ortaya çıktığı bir konuda dahi siyasi prim yapmaya çalışarak, bir defa daha yerli ve milli bir zihniyete sahip olmadığınızı gösterirsiniz, bravo!
Siz, milli mutabakatın en yüksek seviyede olması gereken bir durumda dahi siyasi prim yapmayı kendinize hak görürseniz, sizlere şunları hatırlatmak da haktır; biliyor musunuz sayın iktidar sahipleri, Ankara'da ayaklarına kırmızı halılar serdiğiniz Salih Müslim var ya, işte TSK o Müslim'in teröristlerine karşı harekât yapıyor! Hani eğit - donat projesi ile eğittiğiniz teröristler var ya, TSK o teröristlerin koridorunu yarma mücadelesi veriyor! Hani bir Cumhuriyet Bayramı'nda Barzani'nin peşmergelerini vatan toprağımıza ayak bastırıp Kobani'ye yardımına gönderdiğiniz teröristler var ya, işte Mehmetçik onların üzerine yürüyor… Sizin anlayacağınız, TSK sizin yanlışlarınızı düzeltmeye gidiyor, eğer illa harekât üzerinden AKP'nin imajını düzeltmeye çalışacaksanız, kampanyanızı bu gerçekler üzerine kurun, inanın riyadan, takiyeden uzak, çok gerçekçi bir kampanya olur!
Ve bence, bu işin en gerçekçi ve en manidar yanı şudur; İstiklal Harbi'nde ebedi başkomutanı Atatürk'ün önderliğinde bu toprakları yeniden vatan yapan Türk Ordusu, bugün yine, iktidarda kalmaktan başka gayesi olmayan bir siyasetin yanlışlarını düzelterek, bu vatanı korumaya, beka tehdidini ortadan kaldırmaya çalışıyor! Allah yardımcınız olsun Mustafa Kemal'in askerleri…
