Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Fatih Ergin

Fatih Ergin

25. SAAT

Siz hiç Allah ile arasına Atatürk'ü koyanı gördünüz mü?

Geride bıraktığımız 29 Ekim ve 10 Kasım, tutucu cenaha adeta bir travma yaşattı. Travmanın iki sebebi var; Atatürk düşmanlığı moda haline getirilmeye çalışıldıkça, toplumun Atatürk'e daha çok sahip çıktığının görülmesi ve iktidar partisinin Anıtkabir'e parti teşkilatlarıyla çıkarma yapması…

 Her iki durum da, bazı çevreleri öylesine rahatsız etti ki, iktidara sitem dolu ve Atatürk aleyhtarlığına dair incilerle bezenmiş yazılar kaleme alındı. Özellikle de, iktidara yakın medyanın en tutucu çizgide olan gazetelerinde bazı isimler feryat ettiler! Öyle ki; bu yıl 29 Ekim ve 10 Kasım törenleri, Atatürkçülüğün iktidarı da ipotek altına aldığını göstermiş. İktidar partisi AKP de, CHP'lileşme yolunda girmiş… Dahası, çarpıtmanın nasıl olacağına, bir meselenin olmadık yerlere nasıl çekileceğine dair güzel örnekler sergilediler. Tabi bu örnekleri sergilerken, yıllardır duymaya alıştığımız o her biri çürütülmüş tezlerinden de süsleme yapmayı ihmal etmediler. Mesela; Atatürkçülük bir dini inanç haline getirilmiş. Atatürk, hurafi unsurlar ihtiva ediyor gerekçesiyle türbeleri kapatmışken, Anıtkabir hiçbir türbede görülmeyen hurafevî uygulamalara sahne oluyormuş. Mevcut iktidarı Atatürk'e şikâyet etmek için Anıtkabir'e yürünmesi, bunlardan biriymiş. Anıtkabir'in âdeta yatıra dönüştürülmesi Atatürkçülükle nasıl bağdaştırılabilirmiş… Tarikatların, cemaatlerin insanların iradesine ipotek koymasını, Allah ile kul arasına girmesini hiç eleştirmeyip, resmi törenler üzerinden iktidar partisine Atatürkçülüğün ipoteği altına girme eleştirisi yapmak! Oysa aynı partinin Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, 10 Kasım günü Anıtkabir'deki resmi törenlerin ardından, Atatürk'ü anma programında yaptığı konuşmada Atatürk'ü eleştirirken, Osmanlı ile cumhuriyeti çatıştırırken hiç de ipotek altında görünmüyordu.

Kutsal dinimiz İslam'ı olmadık şekillere sokarak yozlaştıran ve her türlü kirli emellerine maske ve kılıf yapan siyasal İslamcı yapı, millet varlığını hedef alan ve milliyetsizlik üzerine kurgulandığından şu diyeceklerimi kabul etmeyecek olsalar da, ben yine de belirteyim; milletlerin büyüklüğünü gösteren hususlardan biri de, bağrından çıkardığı kahramanlardır. Her milletin büyüklüğü, bağrından çıkardığı kahramanlar, büyük isimler ölçüsündedir demiyorum. Ancak şurası var ki bu husus, milletlerin büyüklüğüne büyüklük katan bir kriterdir. Zira milletler, kahramanları ile yaşar! Milli vicdanlarda kahramanlık payesi ile yer bulan isimler, tarih sahnesinde önemi ile anılır ki, bu da milli şuuru ayakta tutar. İşte tutucu çevrelerin de rahatsızlığı buradan kaynaklanıyor. Yani milli şuurun açık olmasından…

Kimse, 10 Kasım'larda ya da milli bayramlarda Anıtkabir'e çaput bağlamaya gitmiyor! Atatürk'ün yüzü suyu hürmetine ve hikmetine isteklerde de bulunmuyor! İnsanlar Anıtkabir'de, Allah ile aralarına Atatürk'ü koymuyorlar. Oraya milli bir duygu ile gidiliyor, dileyen Atatürk'e Fatiha okuyor. Anıtkabir özel defterine yazılanlar da, Atatürk'ün şahsında ortaya çıkan milli duyguların ifadesidir. İstanbul'un fethinin yıldönümünde halkın Fatih Sultan Mehmet'in türbesini ziyaret etmesi ile milli bayramlarda ya da 10 Kasım'larda Anıtkabir'i ziyaret etmesi arasında hiçbir fark yoktur! İkisi de, milli duygu, övünç ve minnetin Türk insanına yaptırdığı bir ziyarettir. Bazıları Anıtkabir'e hiç gitmedikleri için, o mekânı mozole bölümünden ibaret zannedebilir! Kendilerine tavsiyem, Anıtkabir'in müze bölümünü de bir gezsinler.  Zira milli şuurdan nasiplenmelerine vesile olabilir. 

Ancak şurası da şüphesiz ki, son yıllarda Anıtkabir ziyaretlerinin farklı bir sebebinin daha olduğunu söylemek ve kabul etmek durumundayız. Bu farklı sebep, sosyolojik olarak da incelenmeye değerdir. Çünkü insanlar, Birinci Dünya Savaşı'nın ardından, tarihte hiçbir milletin başına gelmemiş tarzda bir felaketten Türk Milletini kurtaran ve ardından çökmüş bir imparatorluğun küllerinden uygar âlemde yerini almış, düşmanlarının bile saygı gösterdiği yeni bir Türk Devleti çıkaran Atatürk'e sahip çıktığını göstermek için de Anıtkabir'e gidiyor artık. Kime karşı ve neden sahip çıktıklarını gösteriyorlar,  ortadadır.

Toplum, Türk tarihinin en büyük kahramanlarından biri olan Atatürk'e sahip çıktıkça, tutucu çevreler, hayattayken yenemedikleri Atatürk'ü, öldükten sonra da yenemeyecekleri gerçeği ile yüzleşip, milli sembollerimizden biri olmuş Atatürk'e sataşarak şöhret olma gayretlerinin beyhude olduğunu anlıyorlar. Türk Milletini, İslam ve Atatürk çatıştırması ile kutuplaştırma projesinin tutmayacağının farkına tekrar tekrar varıyorlar. Onun için de, gerçek tarih ya da derin tarih diye gösterdikleri lağım çukurunda çırpınıyor ve etrafa pis kokular saçıyorlar. Hem milli mukaddesatımızı hem de manevi mukaddesatımızı kirletmeye varlığını adayanlar; kutsal dinimizin yakasından düşün artık!   

Yazarın Diğer Yazıları