Belediye Başkanı, Milletvekili, Bakan, Başbakan, Cumhurbaşkanı olmak için mi siyaset yapılır; yoksa siyaset yapmak, siyaset üretmek için bu makam ve mevkiilere gelinir?
'Ha kel Hasan, ha Hasan kel' misali, her iki açının da aynı şeyi ifade ettiği düşünülebilir olsa da, gayet açık ve anlamlıdır bu sorunun cevabı.
***
Bakmayın siz bu ülkede siyasetin üniversitelerde taş, sopa, silah, medyada pravda, camilerde hutbe, mecliste ve mitinglerde suçlama ve itham, iş dünyasında yandaşlık, sosyal medyada trollük olarak yer bulduğuna.
Ve yine bakmayın; kiminin diniyle, kiminin teröristleriyle, kiminin parasıyla siyaset yaptığına, sendikaların bile siyasi mahallelerin uzantısı olduğuna…
***
Siyasetin, kin ve nefret söylemi üretme merkezine dönüşmesi ve kimileri için meslek ve atlama taşı haline getirilmesi de aldatmasın sizi…
Her ne kadar pratikte 'aykırılıklar' görülse de, siyaset icra etmek için makam ve mevkiiler hedeflenir. Çünkü siyaset; ülkeye, millete hizmet sanatıdır. Meseleleri gündeme getirmenin, sorunlara çare üretmenin, umudun adresi, bir gömleğin ilk düğmesidir siyaset kurumu…
***
Siyaseti gerçek kimliği ile benimsemez ve farklı görürseniz, oturduğunuz ya da oturtulduğunuz söz konusu koltuklara ancak oturduğunuz ile kalır, ülkenin sorunlarına çare üretemez, sadece rakiplerinizle polemik yaşar ve rakip gördüklerinize karşı soğuk savaş verirsiniz.
Haliyle popülüzmi de bolca kullanacağınızdan, bolca 'düşman' üretir, yeri gelir izaha muhtaç hallerin içerisinde bulursunuz kendinizi. Koca koltuğu dolduramazsınız yani…
***
Bunları niye mi anlatıyorum? Geçtiğimiz hafta siyaset dünyamızda ilginç ama tam da buraya kadar anlattıklarıma denk gelen bir olay yaşandı.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Sözcü Gazetesi'ne konuşan İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener'in bazı çevrelerin hemen her gün tehdit, iftira ve hakaretleriyle karşı karşıya kaldıklarına dikkat çekmesi ve yaşadıkları durumu, "Her gün bir arkadaşın kıyma makinesine atıldığını" söyleyerek ifade etmesine öyle bir tepki verdi ki, aklıma yıllar boyu hiç değişmeyen şu klişe geldi; Üç şeyde vasata tahammül edilmez. Müzik, spor ve siyaset…
***
Öyle ki Soylu sosyal medya paylaşımında, 27 Mayıs 1960'ın sonrasındaki günlerde Akşam Gazetesi'nin manşetinde çıkan ve devrilen Demokrat Parti iktidarının kayıp öğrencilerin cesetlerini yok etmek için yem makinalarında kıydırıp toz haline getirdiğini belirten haberin küpürünü örnek gösterip, söz konusu haberle Akşener'in mecazi olduğu açık ve seçik ortada olan kıyma makinası açıklamasını bir tutabildi…
İşte vasat siyaset budur, işte siyaseti ait olduğu mecranın dışına çıkarmaya çalıştığınızda ortaya çıkan bu garabettir.
***
Koltuk siyaseti yaparsanız; içinde doğdunuz, yetişdiğiniz siyasi camianın simge lideri Süleyman Demirel'i vefat yıldönümünde şimdiki mahallenize ters diye tek bir cümle ile dahi anacak cesareti gösteremezsiniz!
Koltuk siyaseti yaparsınız; iktidara yakın medyanın yalan olduğu tescillenmiş ve medyanın sefaletinin simgeleşmiş nice haberini unutup, taa 1960'ın bir gazete küpürü ile günümüz konjonktüründe siyaset yapmaya kalkarsınız!
***
Proje, çözüm, çare üretemez, iki kere denemeye rağmen sokağa çıkma yasağı ilanını probleme dönüştürür, maske dağıtmayı bile beceremez ve siyasi rakibiniz mecaz yaptığında, siz şov yaparsınız!
Ne demiştik; siyaset ülkeye, millete hizmet sanatıdır. Ve ne demişti Atatürk; "Hepiniz mebus olabilirsiniz, vekil olabilirsiniz, hatta reisicumhur olabilirsiniz, fakat sanatkâr olamazsınız…"