Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar, geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada, başında bulunduğu bakanlığın millî imkan ve kabiliyetlerini kullanarak ve mevcut kapasiteleri geliştirmek suretiyle çeşitli tipte maske, tulum, hijyenik malzeme üretimine başladığını belirtti ve şöyle dedi; "Şu an itibarıyla Dikimevi Müdürlüklerince haftada toplam 1 milyon maske, 5 bin tulum, İlaç Fabrikası Müdürlüğünce de haftada 5 bin litre alkol bazlı dezenfektan üretilmektedir."
Akar'ın bu ifadeleri benim aklıma, iktidar ve muhalefet arasındaki polemik konularından biri olan tank-palet fabrikasını getirdi. İktidar tarafından bütün uyarılara rağmen Katar Ordusu'nun ortağı olduğu BMC'ye verilen Sakarya'daki bu fabrika, son 10 yılda üç kez "En Verimli İşyeri" olarak tescil edildi ve bu kapsamda dünyada ilk beş arasında. Altay Tankı'nın da, personel artırımı sayesinde yaklaşık 1 yıl içerisinde seri üretimini yapabilecek bir kapasiteye sahip...
Akar'ın ifade ettiği, "millî imkân ve kabiliyetleri kullanmak ve mevcut kapasiteleri geliştirmek" fikri, ne yazık ki tank-palet için düşünülmedi. Ancak Türkiye'yi de etkisi altına alan korona salgını, bu fikri en başta iktidarın yüzüne bir tokat gibi çarptı, çarpıyor. Öyle ki, Sümerbank satılmamış olsaydı; maske sorunu, şeker fabrikaları satılmak yerine daha da geliştirilse ve şeker pancarına kota getirilmese şimdi kolonya üretimi için alkol sıkıntısı yaşanmayacaktı.
Askerî dikimevlerinin maske üretimi ile övünülüyor ama dikimevleri maske üretimi için kumaşı nereden alıyor? Eğer AKP iktidarı onlarca fabrikası ile Sümerbank'ı yok etmeseydi, şimdi çok daha fazla maske daha kısa sürede üretilir, hatta korona ile mücadele eden diğer ülkelere bile gönderebilirdi.
Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsü mesela... 1928'de Atatürk'ün talimatı ile kurulmuş ve yerli ve millî aşı üreten, enfeksiyonların tanı ve tedavisinde büyük başarılara imza atan ve bugün virüs ve bakteri aşısını Türkiye'de üretebilecek tek kurumdu. 2011'de AKP iktidarı tarafından kapatıldı, ardından ithal aşı dönemi başladı. Şimdi dünyada koronaya karşı başlatılan aşı çalışmalarından hayırlı bir haber bekliyoruz.
Şurası bir gerçek ki, topluma yeni hikâyeler sunamayan ve ağır yaralı çıktığı yerel seçimlerden bu tarafa kan kaybı yaşamaya devam eden AKP iktidarı, korona salgını üzerinden yeni bir başarı hikâyesi çıkarmaya çalışıyor. Ancak unutulmasın; her değişim, her kriz, her savaş, her afet, iktidarları kendi güçleriyle sınar.
Cumhuriyetin bugün en çok ihtiyaç duyulan kurum ve işletmelerini neoliberal politikalar yüzünden satan AKP iktidarı, aslında sadece Türkiye'nin gücünü değil, kendi gücünü de, hatta bu süreçten çıkarabileceği bir başarı hikâyesini de sınırlı hale getirdi. Kaldı ki; daha düne kadar "En güçlü dönemimizi yaşıyoruz" diyenler, "itibardan tasarruf olmaz" diyenler bugün bağış kampanyası başlatmışsa, buradan sınırlı bir başarı hikâyesi bile çıkarılamaz!
Korona, bir taraftan globalleşmenin esir aldığı ulus devletleri sınarken, bir taraftan da ulus devletin önemini ortaya koyuyor. Diğer yandan ise, AKP iktidarına "yerlilik ve millîlik" dersi veriyor...