Çin'in Vuhan kentinde ortaya çıkan ve küresel çapta bir salgına dönüşen corona virüsü tüm dünya ülkelerini üst düzey önlemler almak zorunda bıraktı. Virüsün görüldüğü ülkeler salgını kontrol altına alabilmek, diğer ülkeler ise korunabilmek için bir dizi önlemler alıyor. İşin sağlık boyutunun yanında, dünyadaki sosyo-ekonomik ilişkilere de derin bir tehdit oluşturan korona virüs ile globalleşen dünyaya bir ayar mı veriliyor yoksa ulus devletler ve toplumlar üzerinde bir test mi gerçekleştiriliyor?
Korona kâbusu, dünyanın fabrikası olan Çin'de ortaya çıktı ve dolayısı ile Çin ekonomisine ciddi boyutta zararlar verdi. Çin mallarına talep azaldı ve ekonomilerinde korona daralması yaşanıyor. Bu noktada, korona virüsün ABD ile Çin arasındaki ticaret savaşının bir parçası olabileceği ya da bu savaşta Çin'e kaybettireceği yorumları yapıldı. Oysa Çin'in kaybolan yüz milyarlarca doları, dünyayı tek bir köy haline getirip tapularının da kendilerinde olmasını isteyen Batı'nın neoliberal sermayesinin. Öyle ki bu sermayenin Batı dünyasındaki liderliğini de ABD'yi yöneten neoconlar yapıyor.
Biraz geçmişe gidelim; Troçkistler, yani Sovyetler Birliği'nde "sol muhalefet" olarak ortaya çıkan grup, Soğuk Savaş'ın ardından "solun sola uluslar arası muhalefetine" dönüştü. Batılı Troçkistler, Marksist Liberaller ile ittifak yaparak, Sovyet Rusya'nın çöküşünün ardından Çin Komünist Partisi'ne dünyayı şaşkına çeviren küresel bir destek sağladılar. Bu desteğin ardından, Airbus uçaklarının montajından, Tesla'nın arabalarına kadar Batı sermayesinin üretiminde Çin'e kaymalar yaşandı. Çin böylelikle ekonomik bir dev haline geldi. Bu noktada diyebiliriz ki; korona virüsü eğer dünyaya şıranga edilmişse, bu ticaret savaşı kapsamında ABD ve Çin'in birbirlerine hamlesi değildir. Elbetteki korona virüsünün biyolojik bir silah olup olmadığına genetik mühendisleri, uzmanları karar verebilir. Ancak tüm dünyada yaşanan gelişmeler, korona virüsünün biyopolitik bir silah olarak kullanıldığını gösteriyor…
Korona virüsü, biyopolitik bir silaha dönüştüren akıl globalleşmeyi kontrol altına almaya değil, ulus devletler üzerinde bir deney gerçekleştirmeye çalışıyor. Globalleşme ile esir aldıkları ulus devletleri tamamen ortadan kaldırmanın küresel bir tatbikatını yapıyorlar. Bu tatbikat kapsamında yaratılan panik sayesinde toplumlar eve kapatılarak, dördüncü sanayi devrimi ya da diğer adıyla birinci dijital devrim test ediliyor. Dördüncü sanayi devriminin parası elektronik para olacak. Daha sonra ise kripto para olacağı belirtiliyor. Yani nakit paranın olmadığı bir düzen öngörülüyor. Dikkat ettiniz mi? 'Paralar da virüs var' algısı çoktan oluştu bile. "Kullanmayın" diyorlar. Dünya Sağlık Örgütü de elektronik para tavsiyesinde bulundu.
Diğer yandan Çin'de robotların çalıştığı hastaneler ve fabrikalar var. Robotların hayatımıza entegresi için zemin hazırlamaya gayet uygun bir iklim oluşturdu korona paniği. Eğitimin internet üzerinden yapılmasına ise, Türkiye dâhil birçok ülkede başlandı. Eve hapsedilmiş insanlar, bir süre sonra mecburen dijital topluma katılacak. Virüsün etkisi ve yayılmasının daha da artması, 'ulus devletlerin salgınla mücadeledeki yetersiz kaldığının' ortaya konması sonucu doğurabilir. Dijital topluma, dijital sağlık üzerinden geçişi ve bu şekilde de ulus devletlerin tamamen tasfiyesine yönelik girişimi, Dünya Sağlık Örgütü'nün açıklayacağı yeni korona önlemleri belirginleştirecek. Özetle; ABD'de Çin'e toplumlar test ediliyor. Korona virüsünün biyopolitik silahı olarak kullanılması, globalleşmeye kan kaybettirmiyor, globalleşen dünyayı dijital devrime hazırlıyor…