Kanal Amerika!

Partili Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın ilk defa 2011'de açıkladığı ve adına "Çılgın Proje" denilen Kanal İstanbul projesi, son dönemde hiç olmadığı kadar tartışmaların odağında. Henüz bu proje için kazma vurulmadı ama iktidara yakın medya, kanalı açmaya başladı bile. Malum, AKP iktidarı, kendilerinden önceki Türkiye'yi "eski" diyerek mahkûm ediyor ve böylelikle "Yeni Türkiye'yi" kurmaya çalışıyor. Bunu için de mahkûm etme, itibarsızlaştırma politikalarını en çok uyguladıkları konulardan biri, Türkiye'nin tapusu olan Lozan Antlaşması.

Lozan Antlaşması'nı mahkûm etmek için izledikleri taktiği, Kanal İstanbul ile ilgili olarak, boğazlardaki askerî hakimiyetimizi sağlayan Montrö Boğazlar Sözleşmesi için izlemeye başladılar. Öyle ki, iktidara yakın medyaya göre, Montrö boğazlardaki haklarımızı kısıtlıyor ve Kanal İstanbul'a karşı çıkanların arkasında "Montrö Lobisi" var!

Evet, Montrö'nün kısıtlamalarından bahsedebiliriz. Ama kimin için? Soğuk Savaş döneminde SSCB'nin sıcak denizlere, yani Akdeniz'e inmesini engelleyen Montrö Boğazlar Sözleşmesi, ABD ve NATO savaş gemilerinin Karadeniz'e açılmasına da engel teşkil ediyor. Şüphesiz ki Karadeniz, ABD ve NATO için son derece önemli. Çünkü Rusya'yı kuşatma projesinin en önemli ayağını Karadeniz oluşturuyor.

Tabii Karadeniz'in önemi bununla sınırlı değil. Aynı zamanda, Orta Asya ve Hazar Denizi etrafında petrol ve doğal gazın nakli için de güvenli ve masrafsız bir güzergâh Karadeniz. Bu sebeple ABD, Karadeniz'e kıyısı olan Romanya, Bulgaristan Ukrayna ve Gürcistan'da hâkimiyet kurmak istiyor.

ABD aslında, Sovyetler Birliği'nin dağılmasından bu tarafa Karadeniz'e çıkmanın hesabını yapıyor. Karadeniz, Soğuk Savaş dönemindeki Akdeniz'in yerini aldı ve önemli bir mücadele alanlarından biri haline geldi. Vaktiyle Varşova Paktı'nda yer alan Karadeniz kıyısındaki eski demir perde ülkelerinde üs kuran ABD, Türkiye'yi de Karadeniz hâkimiyeti için kullanmaya çalışıyor. İktidara yakın medya ise, ABD'nin Türkiye üzerinden Karadeniz'de hâkimiyet kurmasını engelleyen Montrö'yü ABD'nin planları için kötülüyor ve bunu da millî bir durum gibi sunuyor. Tıpkı bir zamanlar BOP'u sundukları gibi.

Emekli Tuğgeneral Naim Babüroğlu Kanal İstanbul projesi ile ilgili, 2006 yılında dönemin ABD Ankara Büyükelçisi Wilson'un, "Montrö Antlaşması oldukça açık. Ve biz Karadeniz'in uluslararası sularda bulunmasından kaynaklanan haklarımızdan yararlanmak istiyoruz. Yani gerektiğinde gemilerimiz buraya girebilir" dediğini aktararak, "ABD, Rusya'yla güç mücadelesinde Karadeniz'e yerleşmek ister. ABD, Montrö'yü tartışılır duruma getirmek istiyorsa, bu tümüyle Türkiye'nin ulusal çıkarlarına/ulusal güvenliğine aykırı demektir. Kanal projesine, uzmanların ayrıntılı görüşleri doğrultusunda karar verilmelidir." dedi.

Babüroğlu'nun da işaret ettiği üzere, Kanal İstanbul, Türk milletinin sırtından ABD'nin emperyal emellerine hizmet için tasarlanmış bir projedir. Tabii bir de işin rant boyutu var. Katar Emiri'nin annesinin Kanal İstanbul güzergâhında arazi satın aldığı basına yansıdı. Söz konusu bölgeden arazi alanlar arasında, aralarında yabancıların da olduğu çeşitli çıkar grupları da var. Buradan iktidarın kurduğu yanaşma düzenine büyük bir rant aktarılacak. Oysa satılan arsalarla, Türk milletinin mülkü ve istikbali satılıyor. Ekonomik, ekolojik, siyasi ve askerî riskler içeren bu proje, her geçen gün yoksullaşan Türk milletinin çıkarına değildir. Tamamen ABD ve kimliksiz rant gruplarının menfaatlerine yarayacak bu proje için, "Kanal Amerika" demek, en doğrusudur.

Yazarlar Haberleri