Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, FETÖ elebaşı Fethullah Gülen'in merhum Necmettin Erbakan ile hiç anlaşamadığını ve liderler içerisinde ilişkisi olmayan tek ismin Erbakan olduğunu söyledi. Bu ifadeler, 12 Eylül 1980 sonrası için doğru kabul edilebilir ama öncesinde bambaşka bir durum söz konusu. Zira Fethullah Gülen'in yıldızını ilk olarak, Erbakan ile yakınlaşması parlattı...
Erbakan, 12 Mart 1971 muhtırasından sonra Millî Selamet Partisi'ni kurarken, Fethullah Gülen Nurcuların arasında yaşanan ayrışmanın da etkisiyle MSP'ye yönelmiş ve bu partide yer bulmasının kendisinin yükselişini sağlayacağını düşünmüştü. Yayım hayatı kısa ömürlü olan NTV Mag Dergisi'nin 6 Ekim 2000 tarihli sayısında Tolga Çelik imzalı haberde Gülen'in MSP'ye yönelmesinin avantajı ve FETÖ'nün Işık Evleri'nin bu sayede nasıl hızlıca yayıldığı şu şekilde anlatılmıştı; "Erbakan, kurmaylarına 'Fethullah Gülen hocamıza sahip çıkın, onun etrafından bulunun, yardımcı olun' talimatı verdi. İşte bu yakınlaşmayla Fethullah Gülen'in yıldızı parlamaya başladı. Temelini attığı, alt yapısını oluşturduğu cemaat bir anda hareketlendi... MSP teşkilatları Fethullah Gülen cemaatinin gelişmesine hayli etkindi. MSP'liler her yerde Fethullah Gülen'in propagandasını yapıyorlardı. MSP'lilere göre, Fethullah Gülen, diğer Nurcular gibi değildi, aslında MSP'liydi ama açıkça siyaset yapmıyordu... Fethullah Gülen yeteri kadar güçlendiği inancına varınca MSP'lilikten de kurtulması gerektiğine karar verdi..."
Peki Erbakan-Gülen kapışması nasıl başladı? Gülen, Türkiye'nin dört bir yanına kök salıp, Erbakan'ın MSP'sine ihtiyacı kalmayınca, isyan bayrağını çekti. 24 Haziran 1980'de verdiği bir vaazda, isim vermeden ama hedefi belli olan ifadelerle MSP'yi ve Millî Görüş'ün yayın organı Millî Gazete'yi eleştirdi. Bazı politik hesaplarla belli sınırlar içerisinde yaşanan bu kapışma 12 Eylül'e kadar sürdü. AKP-FETÖ ilişkisinin seyrine ne kadar benziyor değil mi? Her iki birlikteliği de güç mücadelesi nedeniyle önce FETÖ bitirdi. Erbakan ise Fethullah Gülen'e ancak 12 Eylül sonrasındaki süreçte mesafe koyabildi.
Erbakan, Millî Görüş gömleğini çıkararak AKP'yi kuran ve 2002'den bu tarafa ülkeyi yöneten talebelerine kıyasla "yerli ve millî" bir isimdi. Mesela Erbakan, dehşet bir sanayi milliyetçisidir ve bu yönü takdire şayandır. Öyle ki, bu kadar uzun süre iktidarda kendisi olsaydı cumhuriyetin iktisadi kazanımları küresel sermayeye peşkeş çekilmez, yanlarına yenileri eklenirdi. Türk ekonomisi, küresel sermaye tarafından da ele geçirilemezdi. BOP gibi projelerde eş başkanlık yapmazdı ve kaldı ki ABD'nin Irak'a müdahalesine de karşıydı. Türkiye'nin istediği takdirde bu müdahaleyi önleyebileceğini düşünüyordu ve talebelerinin Irak'a müdahale konusunda ABD endeksli siyasetini eleştiriyordu.
Erbakan'ın 12 Eylül sonrasında Fethullah Gülen ile bir bağı kalmazken, Erbakan'ın talebeleri 2002'de iktidara gelince neden FETÖ ile adeta bir koalisyon kurdu? Bu sorunun cevabı, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın 15 Temmuz sonrasında söylediği, "FETÖ ile bir ortak yanımız vardı. Aynı menzile farklı yollardan giden bir yapı olarak gördük. Bambaşka niyetlerinin, sinsi planlarının olduğunu görmedik" ifadesinde aslında. Erbakan'ın çizgisinde de İslamcı siyasetin zararlı ve yanlış yanları vardı ama o bambaşka niyetlere tam anlamıyla uygun değildi...
"FETÖ'nün siyasi ayağına bir de buradan bakın" başlıklı yazımda, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın siyasi ayak ile ilgili tartışmalara görülmemiş bir şekilde öfkeli ve telaşlı yaklaştığını anlatmıştım. Erdoğan, son grup toplantısında da önceki liderlerin de FETÖ ile ilişkisi olduğunu söylerken, kendi iktidarının kabahatini, vebalini hafifletmeye çalıştı. Oysa önceki liderlerden hangisinin döneminde devlet FETÖ'ye teslim edildi? AKP'ye kadar devlete 'sızıntı' ile girmeye çalışan FETÖ, AKP döneminde kararnameler, yasal düzenlemelerle devlete yerleştirilmeye başlandı. Erdoğan, geçmişteki AKP-FETÖ ilişkisini masumlaştırmaya çalışıyor ama AKP, FETÖ'nün koalisyon ortağı olarak çoktan tarihe geçti bile...