Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu üyesi Bülent Arınç, katıldığı bir programda kendisine FETÖ ile ilgili sorulan bir soruya "Kendilerini bu kadar gizleyen çok kötü, çok hesaplı bir örgütle karşı karşıyayız. İnsanlar bir yönüyle eğitime, bir yönüyle maneviyatına bakarak bunlara inandılar. Bunların karanlık yüzlerini maalesef çoğumuz göremedik. Masum değiliz hiçbirimiz'' yanıtını vermesinin ardından siyasette yine FETÖ üzerinden yeni bir 'masumiyet' tartışması başladı.
Arınç, bu sözlerinin tepkilere neden olmasından ardından yaptığı açıklamada ise, Deniz Baykal hariç bütün siyasi liderlerin FETÖ ile görüştüğünü, Necmettin Erbakan'ın ise FETÖ'yü yanına bile yaklaştırmadığını öne sürdü…
Tıpkı daha önceki açıklamalarında olduğu gibi, FETÖ konusunda yeni bir günah çıkarma ve kendi günahlarına başkalarını da ortak etme girişiminden başka bir şey değil Arınç'ın yaptığı. Sanki 15 Temmuz'dan, 17-25 Aralık'tan önce bu ülkede hiç kimse FETÖ'nün FETÖ olduğunu bilmiyor, AKP iktidarını uyarmıyordu!
Öyle ki Arınç, CHP'yi kastederek, "Keşke zamanında bizi uyarabilselerdi" bile dedi! Eminim kendisi bile samimiyetine inanmıyordu bunu söylerken… Bırakın muhalefeti, daha iktidarlarının başında 2004 MGK'sında devlet FETÖ konusunda uyarmamış mıydı? Bu gerçek yıllar sonra ortaya çıkınca, kararı uygulamadıklarını böbürlene böbürlene anlatan hangi iktidarın bakanları, sözcüleriydi?
Arınç bir süredir aktif siyasette olmadığı için unutmuş olabilir, hatırlatalım; AKP iktidarının geleneğinde muhalefetin uyarılarına kulak verme görülmüş şey mi? Yapılan bütün uyarılar bir tarafa, hafızalara en çok kazınandan örnek verelim, Kamer Genç Meclis kürsüsünde FETÖ başınıza bela olacak diye uyardığında, AKP Meclis dışında mıydı? FETÖ'nün devlete sızdığını söyleyenlere kargalar güler diyen muhalefetten bir yetkili miydi acaba?
Evet, FETÖ'nün sürünmeye çalışmadığı siyasetçi neredeyse yoktu. Hatta sanat ve spor camiasından da devşirmeler yapmaya çalıştılar. Ama eski liderlerin sosyal zorunluluk gereği bazı programlarda FETÖ elebaşı ile bir araya gelmesini örnek gösterip, günahınızı hafifletemezsiniz! Hiç kusura bakmayın! FETÖ ile bile bile yürüdünüz…
Siz FETÖ ile koalisyon kurdunuz, siz FETÖ'ye devleti dehlizlerine kadar teslim ettiniz, şimdi suçlu muhalefet oldu, Ecevit oldu, Demirel oldu, öyle mi? FETÖ'nün kumpasları tek tek işleme alınırken dahi bu çetenin gerçek yüzünü biliyordunuz! Bildiğiniz halde destek verdiniz, göz yumdunuz!
Yaşananlar ve sonuç ortada… O dönemde "Türkiye bağırsaklarını temizliyor" diyenler, şimdi kendi geçmişlerini temizlemeye çalışıyor!
Gelelim Necmettin Erbakan'ın FETÖ'yü yanına yaklaştırmadığı safsatasına… Yanlış anlaşılmasın; her ne kadar çok yanlışı ve eleştirilecek yanı olsa da benim için Erbakan, çok takdir ettiğim yönlere de sahip bir isimdi. Mesela, bugünkü iktidarın hiç işine gelmeyen sanayi milliyetçiliği gibi…
Ancak Erbakan'ın FETÖ'ye tavır aldığı, yanına yaklaştırmadığı yanlış bilinen bir durumdur. Çünkü F. Gülen'in yıldızını ilk kez Erbakan ile yakınlaşması parlattı.
Aylar önce, "Erbakan - Gülen birlikteliği ve kapışması" başlıklı yazımda bu konuda şöyle demiştim; "Erbakan, 12 Mart 1971 muhtırasından sonra Millî Selamet Partisi'ni kurarken, Fethullah Gülen, Nurcuların arasında yaşanan ayrışmanın da etkisiyle MSP'ye yönelmiş ve bu partide yer bulmasının kendisinin yükselişini sağlayacağını düşünmüştü.
Yayım hayatı kısa ömürlü olan NTV Mag Dergisi'nin 6 Ekim 2000 tarihli sayısında Tolga Çelik imzalı haberde Gülen'in MSP'ye yönelmesinin avantajı ve FETÖ'nün Işık Evleri'nin bu sayede nasıl hızlıca yayıldığı şu şekilde anlatılmıştı: "Erbakan, kurmaylarına 'Fethullah Gülen hocamıza sahip çıkın, onun etrafından bulunun, yardımcı olun' talimatı verdi. İşte bu yakınlaşmayla Fethullah Gülen'in yıldızı parlamaya başladı. Temelini attığı, alt yapısını oluşturduğu cemaat bir anda hareketlendi... MSP teşkilatları, Fethullah Gülen cemaatinin gelişmesine hayli etkindi. MSP'liler her yerde Fethullah Gülen'in propagandasını yapıyorlardı. MSP'lilere göre, Fethullah Gülen, diğer Nurcular gibi değildi, aslında MSP'liydi ama açıkça siyaset yapmıyordu... Fethullah Gülen yeteri kadar güçlendiği inancına varınca MSP'lilikten de kurtulması gerektiğine karar verdi..."
Peki Erbakan-Gülen kapışması nasıl başladı? Gülen, Türkiye'nin dört bir yanına kök salıp, Erbakan'ın MSP'sine ihtiyacı kalmayınca, isyan bayrağını çekti. 24 Haziran 1980'de verdiği bir vaazda, isim vermeden ama hedefi belli olan ifadelerle MSP'yi ve Millî Görüş'ün yayın organı Millî Gazete'yi eleştirdi.
Bazı politik hesaplarla belli sınırlar içerisinde yaşanan bu kapışma 12 Eylül'e kadar sürdü. AKP-FETÖ ilişkisinin seyrine ne kadar benziyor değil mi? Her iki birlikteliği de güç mücadelesi nedeniyle önce FETÖ bitirdi. Erbakan ise Fethullah Gülen'e ancak 12 Eylül sonrasındaki süreçte mesafe koyabildi."
Erbakan'ın 12 Eylül sonrasında Fethullah Gülen ile bir bağı kalmazken, Erbakan'ın talebeleri 2002'de iktidara gelince neden FETÖ ile adeta bir koalisyon kurdu? Şimdi Arınç bu sorunun cevabını verebilir mi? Öyle kolay kaçmadan ama… Hiç kusura bakmayın! FETÖ ile bile bile yürüdünüz…