Barış Pınarı Harekâtı, siyasetten toplumun farklı kesimlerine kadar, milliyetçi haslet ve hassasiyetimizi de gün gibi ortaya çıkardı. Yazılı ve görsel medyadan, sosyal medyaya kadar bir çok alanda bu durumun yansımaları gözümüzü alıyor resmen! İyi de, bu işte bir gariplik yok mu?
Elbette, siyasetin ve toplumun, Barış Pınarı Harekâtı öncesinde de, söz konusu haslet ve hassasiyetler minvalinde kendini hissettiren kesimleri vardı. Ancak, askerî konuların haricindeki mevzularda, milliyetçilik neden siyasi ve toplumsal konjonktür haline gelmiyor, getirilmiyor? Çünkü iktidarın milliyetçiliğe muhtaç olma ve olmama durumuna göre şekillendiriliyor medya ve dolayısı ile de toplum!
"Sen şimdi Türk milletinin sınır ötesinde operasyon yapan ordusunun yanında olmasından rahatsız mısın?" diye soracak ve Barış Pınarı Harekâtı'na da karşı olduğumu düşünecek olan varsa, hemen söyleyeyim; ben Suriye'nin kuzeyindeki PYD/YPG varlığına, AKP iktidarının Ankara'da Salih Müslim'in ayağına kırmızı halılar serdiği günlerde de karşıydım, şimdi de! AKP iktidarının savcılığına soyunduğu FETÖ kumpasları kurulurken de Türk Ordusu'nun yanındaydım, şimdi de!
Ancak rahatsız olmadığım hususlar da yok değil! Mesela; "Varlığımız Türk varlığına neden armağan olsun?" diyerek Andımız'ı kaldıran ve her fırsatta da Andımız'a faşist bir ayin muamelesi yapan bir iktidarın, TSK'nın Türk milletinin ve vatanının varlığı için sınır ötesine geçmesi üzerinden sözüm ona milliyetçilik yapmasından rahatsızım!
PKK hamisi Barzani'nin peşmergelerini, bir Cumhuriyet Bayramı'nda topraklarımızdan adeta resmigeçit ile Kobani'deki (siz Ayn el Arap diye okuyun) teröristlere yardıma gönderenlerin, şimdi o teröristlerin üzerine ABD'ye rağmen orduyu gönderdik diye böbürlenmesinden rahatsızım! Sizin anlayacağınız; aklıma ve herhalde milliyetçi olmamdan olsa gerek, milletin aklıyla dalga geçilmesinden rahatsızım!
İzne tabi, icra alanı belirli bir milliyetçilik, ülkeye ve millete değil, ancak o ülkenin iktidar sahiplerine yarar! Onun içindir ki bu ülkede, harekâtlar, operasyonlar yapılırken bizden milliyetçilik yapmamızı isteyenler, bu çizgide bir moda estirenler; cumhuriyetin iktisadi kazanımları satılırken, ülkenin ormanları, suları talan edilirken, çiftçisi ezilirken, vatan toprağı betonlaştırılırken milliyetçilik yapılmasını istemiyorlar!
Oysa, ordumuz sınır ötesine geçmeden önce de milliyetçilik yapılsaydı, şimdi Trump bizi ekonomi sopası ile tehdit edebilir miydi? Çözüm süreci diye rezil bir süreç gerçekleşebilir miydi? Ordumuz şimdi Suriye'ye terör koridoru yüzden girmek zorunda kalır mıydı? Hep ümmetçilik yaptılar, her sıkıştıklarında milliyetçiliğe sığındılar.
Yıllardır, Irak ve Suriye'deki ABD ve diğer Batılı devletlerin askerî varlığına ses çıkarmayan Arap Birliği bile, mevzu Türkiye olunca Arapçılık yapıyor! Peki Türkiye'yi yönetenler de, ümmetçilik adı altında Türk'e Arapçılık yapmıyor mu? Barışta "ayak altı" savaşta baş tacı yapılan milliyetçilik, harekâttan sonra yine "günah" olacak! O yüzden, hazır farzken, doya doya yapın milliyetçiliği... Bu fırsat kolay kolay gelmiyor!