Şehit Anaları Derneği Başkanı Pakize Akbaba'ya "Cumhurbaşkanına hakaret ettiği iddiasıyla" 4 yıl hapis istemiyle açılan davanın ilk duruşması, yarın saat 10.00'da Ankara Adliyesi'nde görülecek. Öyle bir dava ki, evladı devletin bekası, milletin birliği ve topraklarımızın bütünlüğü için şehit düşmüş bir anne davalı, aynı devletin başındaki isim ise davacı! Terörist başına "sayın" diyen ve şehitlerimizi "kelle" gören bir zihniyet iktidar olunca, böyle bir durum ortaya çıkabiliyor tabii…
Başka açıdan da manidar bir dava bu... AKP'nin oy kaygısı ile bir süredir kullandığı milliyetçi siyaset dilinin, söylemlerinin nasıl boş, nasıl samimiyetsiz olduğuna bir kanıttır! Yüreği yaralı, yüreği yangın yeri bir şehit anası ile davalı bir iktidar, o şehidin uğruna can verdikleri ile de davalı olduğunu göstermiştir! Zaten öyle değil mi? Çözüm süreci, FETÖ ile koalisyon vs... Pakize anamızın evladı ve bütün şehitlerimizin uğruna can verdikleri ile davalı oldukları için değil miydi? İşin şurası da var; davacı kim olursa olsun, davalı şehit anası ise, davacı taraf Türk milleti ile de doğal olarak davalı haline gelir. Evet, bu davada Türk milleti de taraftır!
PKK terör örgütüne altın dönemini yaşatan, alan ve hâkimiyet kazandıran çözüm süreci adlı yıkım sürecinin mimarı bir iktidarın şehit anasına açtığı davada millî bekamızın nerede durmayı işaret ettiğine dair işin ehli şahıstan bir açıklama gelmedi. Gelmesine de gerek yok aslında! Ne de olsa o, Nagehan Alçı gibilerin "katil devlet" demesine, Fatih Tezcan gibi müptezellerin Atatürk'e hakaretler etmesine izin veren yerde duruyor! Terörist başı Öcalan'a "sayın" denilmesi, bebek katilinin posterini ve PKK paçavrasını taşımayı suç olmaktan çıkaran ve bununla da böbürlenen, bakanlarının bölücü başının manifestosunu İmralı'da okuduğu ve Öcalan'a methiye yarışına girdiği bir iktidarın, şehit anasına hoşgörü göstermesini de beklemiyoruz! O hoşgörüye, Nagehan Alçılar, Ahmet Altanlar, Nazlı Ilıcak'lar layık zira!
Bakın, Pakize Akbaba'ya dava açıldığı ortaya çıktıktan sonra yazdığım "Türk kadını, Türk anası yenilmeyecek!" başlıklı yazımda şöyle demiştim; "Pakize Akbaba'nın 'Ben anayım, ben Cumhuriyet kadınıyım, ben şehit anasıyım, ben Atatürk'ün izinden giden anayım, bu analar ölmeden Cumhuriyeti yıkamayacaksınız.' demesi mi yoksa AKP'nin FETÖ ile koalisyon yaptığı günleri hatırlatması mı sorun oldu? Yoksa böyle diyerek, 'Cumhuriyet'i reklam arası görenlere' de mi Millî Mücadele'nin kadın kahramanlarını hatırlattı Pakize Akbaba da, morallerini bozdu? Pakize ana, Türk milletinin Peygamber Ocağı dediği TSK'yı CIA'nin FETÖ'sü ile bir olup kumpasa getirenlere, 'davanın savcısıyım' diyenlere iki çift laf etti diye mi suçlu? Çözüm Süreci ile PKK terör örgütüne altın dönemini yaşatanları, PKK hamisi Barzani'yi kırmızı halılar ve Kürdistan paçavraları ile karşılayanları hedef aldı diye mi Pakize Ana ile dertleri?"
Ve şimdi de diyorum ki; kırmızı bültenle aranan 74 şehidimizin katili Osman Öcalan'a TRT mikrofonu uzatılırken Pakize anaya mahkeme evrakının uzatılması, ABD Başkanı Trump'ın hakaretlerine ses çıkarılmazken, Pakize annenin mahkemeye çıkarılması, kaderin garip bir cilvesi değildir... Çok iyi biliyoruz bunu. Köşemi, alıntı yaptığım yazımın son bölümü ile bitireyim ki; şehit anaları kimdir, bu davanın akıbeti nedir bilinsin ve unutulmasın; "Analar, şehit anaları... Dalıp gittiklerinde kendi kendilerine konuşan sesleri, her seferinde şehidiyle buluşan nefesleri vardır... Kimilerinin dava açacağı, milyonların ise kurban olacağı, şehitlerimizin bize emanetidir onlar! Mahkeme Pakize ana için ne karar verir bilinmez. Zira 'Yüce Türk Milleti Adına Karar' diye başlayan, Türk'e aleyhtar ne mahkeme kararları gördü bu memleket! Lakin millî vicdanlarda tek celsede karar verilmiştir... Bu topraklarda Türk anasının, Türk kadınının yenilmeyeceğini, tarih bir defa daha gösterecek."
