İyi ki varsın Eren! İyi ki varsın Ercüment Ovalı!
Yıllardır hücresel tedavi ürünlerinin geliştirilmesi ve klinik uygulaması ile ilgili olarak çalışıyor. İlk olarak 1998-2007 arasında KTÜ Kemik İliği Nakli Merkezi sorumluluğunu yürüttü.
KTÜ adına Türkiye’nin ilk GMP laboratuvarının Trabzon’da kuruluşunda proje koordinatörü olarak faaliyet gösterdi.
2007 yılından sonrada bu proje kapsamında GMP şartlarında üretim yeri ruhsatına sahip ilk mesul müdür olarak, mezenkimal kök hücreler başta olmak üzere 14 ayrı hücresel tedavi ürününü ülkemize kazandırdı...
Ardından Fetullahçı çetenin kumpaslarında hedeflerden biri oldu. Ülkesi için yaptığı “yerli ve millî” çalışmaları ile hedef olmayı fazlasıyla hak ediyordu zira. Fetullahçı çete, Ergenekon kumpası, Hrant Dink davası ile yıldırmaya, bitirmeye çalıştı onu...
Ama yılmadı, ülkesine küsmedi. 2018’de, kan ve kök hücreden yapay deri üreten buluşuyla bilim dünyasının gündemine oturdu. GQ töreninde aldığı 'Yılın Bilim Ödülü' ödülünü şehit liseli Eren Bülbül ile onu korumak için kendini siper ederken vücuduna isabet eden 41 kurşunla şehitlik mertebesine ulaşan Jandarma Astsubay Kıdemli Başçavuş Ferhat Gedik ve Afrin'de terörle mücadele veren Mehmetçik'e adadı.
Ödülü Eren Bülbül'e ithaf etmesi, beyin cerrahisi üzerine çalışmalar yapmak üzere Tokyo Üniversitesi’nde bulunan Prof. Dr. Kemal Yıldız tarafından beyin cerrahisi ekibine anlatıldı. Onlar da araştırıp tebrik ettiler. Dahası, 16 Ağustos 2018 günü yapılacak tüm beyin ameliyatları Eren Bülbül adına ücretsiz gerçekleştirildi...
Ve şimdilerde ise, dünyanın başına bela olan ölümcül koronavirüsü yenmek için çalışmaları ile gündemde Ovalı Hoca. Virüse karşı, aşı ve tedavi geliştirmek için 28 arkadaşı ile birlikte kendilerini laboratuvara kapattılar. Ne zaman ki, bir ilacın koronaya karşı çok etkili olduğunu tespit ettiklerini duyurdu, kara propagandaya uğradı.
Aldığı davetlere rağmen yurt dışına gitme yolunu değil, ülkesinde kalıp kendi insanına yardım etme mücadelesi veren Ercüment Hoca’ya linç kampanyası başladı. Öyle bir kampanya başladı ki, kumpaslara uğradığı sırada kendisi ve diğer mağdurlara yönelik FETÖ’nün paçavralarında çıkan ısmarlama haberlere taş çıkartıldı.
Aralarında, virüsün çaresinin ancak yurt dışında bulunabileceğine tam iman etmiş ve laboratuvardan çok TV stüdyolarda boy göstererek ekran yüzü haline gelmiş bilim adamlarının da olduğu kara propagandacılar kınadılar Ovalı Hoca’yı. Kimileri ise, “yok mu arttıran” dedirtircesine, ne “popülistliğini” ne “şovmenliğini” ne de “bilim hırsızlığını” bıraktılar...
Oysa popülist olsaydı; dokunanın, eleştirenin yandığı, siyasetçisinden iş adamına, bürokratından gazetecisine kadar her alandan insanların kendisine referans yapmaya çalıştığı FETÖ’nün en güçlü olduğu bir dönemde kumpasa uğramazdı. O günlerin en popüler güç odağı FETÖ’ye yandaşlık eder, başı belaya girmezdi!
Binlerce atıf almış makaleleri olan (toplam atıf sayısı 1238), yani çokça üretmiş ve istifade edilmiş bir bilim insanına, "bilimsel hırsız" yaftası yapıştırmak insafsızlığın geldiği son nokta olsa gerek.
Kaçı tanıyor, kaçı araştırdı Ercüment Ovalı'yı? Kaç kişi Ercüment Ovalı’nın küçük bir kız çocuğunun olmayan sağ alt çenesini kök hücre yöntemi ile geliştirerek onu hayata bağladığını ve bu yöntemin dünyada ilk kez yapıldığını biliyor? Kaç kişi Ercüment Ovalı’nın kök hücre konusunda Türkiye'de sayılı isimlerden olduğunu biliyor?
Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en tehlikeli terör örgütü olan FETÖ ile mücadele etmiş bir Türk bilim insanı, şimdilerde günümüzün en tehlikeli virüsü olan koronaya karşı mücadele veriyor ve bu çalışmasını sürdürürken de ulaştığı bir sonuç üzerinden lince uğruyor!
Gerçekten merak ediyorum; Ovalı Hoca, “Koronanın ilacını, aşısını bulduk” demediği halde, "Acilen dornaz alfa hastaların tedavisinde klinik testlere alınmalı" cümlesinden nasıl oluyor da, yazmadığı, söylemediği şeyler çıkartılıp eleştiriliyor! İnanın anlamıyorum!
Üstelik, söz konusu ilaç ile ilgili "Ama Fransızlar dedi kiii" diye koparılan yaygaranın ardından, çalışmanın 5 Nisan’da görev sahibi tarafından (muhtemelen asistanıdır ya da araştırma ekibinden birisi) kendisine sunulan maili paylaşmasına rağmen! Fransızlar böylesine Fransız kalmamıştır inanın...
Bir etken maddenin koronaya karşı etkili olduğunu duyurması mı kabahati Ercüment Hoca’nın? Çok ama çok pardon, bugüne kadar iyileşen binlerce korona hastası, yeni bulunmuş ilaçlarla mı ayağa kalktı?
Hocayı hedefe alanlar, bir yakınları virüse yakalansa, tedavide "patentli ilaç istemezük” de diyecekler mi? Adım gibi biliyorum ki, Ovalı Hoca’ya sallayanların hastanede yatan anası, babası, çocuğu, kardeşi olsa, bir umut isteyecekler bu ilacın da tedavide kullanımını!
Koronavirüs için tüm dünya canla başla uğraşırken, çözüm bir Türk hekiminin başarması ile sonuçlanırsa, sadece virüse değil, bir ülkenin yeniden dirilişine de çare olacağız. Bu ihtimal mi rahatsız ediyor birilerini? Ya da, tedavide etkili yöntemler aranırken, bir tanesinin bir Türk tarafından ilan edilmesi mi?
Kim ne derse desin, ben Ercüment Hoca’da, Büyük Atatürk’ün “Türk istikbalinin evladı” hitabını görüyorum. İstikbalimize umut olmak için çabalıyor, çırpınıyor. Kendisini riske atıp çalışmalar yapıyor. Vaktiyle yaptığı konuşmalar, aldığı ödüller bile kendisine güvenmek için yeterli. Tedaviyi bulsa da bulamasa da kendisi takdiri hak ediyor.
İyi ki varsın Eren! İyi ki varsın Ercüment Ovalı Hocam!