İsrail ile yeni dönemin önemi
Türkiye ve İsrail, 4 yıl aradan sonra karşılıklı büyükelçi atayarak ilişkileri resmen normalleştirdi. Hemen geri sarıp, ikili ilişkilere bir göz atalım bakalım.
Geçmişten bu yana ilişkiler maslahatgüzargahı seviyesine indiriliyor, büyükelçilikler geri çekiliyordu.
Çünkü sol hükümet de olsa Arap ülkelerinin Filistin hassasiyeti çok yüksekti ve Türk hükümetleri tüm Arap ülkelerini karşısına almayı doğru bulmuyordu.
Yani bu durum AKP hükümetine has bir politika değildi.
Önceden Arap ülkeleri için Filistin davasına hassas yaklaşan Türkiye, AKP ile birlikte önceliklerini değiştirdi. AKP sonrası İsrail ile ilişkiler; pragmatizmden uzak, daha ''duygusal'' bir zeminde ilerledi.
Davos krizi, Mavi Marmara ve sonrasında yaşanan İsrail''in Kudüs''ü başkent kabul etmesi, yaklaşık 12 yıl boyunca ilişkilerin "düşmanca" ilerlemesine neden oldu.
Türkiye, Arap Baharı sonrası (Katar hariç) Arap ülkelerinin Filistin hassasiyetinin ortadan kalkmasına ve Filistinlilerin ''gaye'' bunalımına rağmen her şeyi yakıp Filistin''i savunmaya devam ettikçe, birçok bölgede ortak işbirliği kuracağı İsrail ile karşı karşıya geldi.
İki ülke arasında yaşanan kriz, iki ülkeyi tüm cephelerde etkiliyordu.
İlişkilerin düzelmesinin ekonomi ve turizme katkısı önemli ancak Türkiye''nin Karabağ Savaşı''nda İsrail ile birlikte Azerbaycan ordusuna olan desteği, iki ülkenin ortak çıkarlar çatısında hareket edebileceğini gösterdi.
Özellikle İsrailli yetkililerin, bölge ve Suriye özelinde İran yayılmacılığına karşı Türkiye ile iş birliği yapılması gerektiğini vurgulaması gözden kaçmamalı.
MOSSAD''ın İran içerisindeki suikastlerine Türkiye topraklarındaki İsraillilere yönelik saldırılarla cevap vermeye kalkan İran yönetimi, MOSSAD-MİT birlikteliğiyle karşılaştı.
İkili ilişkilerin Doğu Akdeniz''deki havaya katkısı büyük olacakken, İsrail ile iyi ilişkilerin, dolaylı olarak ABD ile ilişkileri de olumlu etkileyeceği söylenebilir.
İsrail''in eski Ankara Maslahatgüzarı Roey Gilad''ın da dediği gibi iki ülkenin her konuda anlaşmasına gerek yok, siyasi farklılar her zaman olacaktır. Her ülke için geçerli bu. Tek çaremiz, çıkarlarımızın peşinden gitmek. Ötesi ihtirastan başka bir şey değil…