İmamoğlu'na çağrımdır!
İstanbul'da, 5 milyon 526 bin metrekarelik alan üzerine kurulu Kemerburgaz Kent Ormanı'nın 1.6 milyon metrekarelik ilk etabı, geçtiğimiz Cumartesi günü CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu tarafından açıldı. Açılışı baştan sona takip etmemin yanında, hizmete açılan bu alanı elimden geldiğince gözlemlemeye çalıştım. Betondan bunaldıklarından mıdır bilinmez, halkın açılışa ilgisi dikkat çeken bir seviyedeydi. Kemerburgaz Kent Ormanı, İstanbulluların nefes alabileceği, kendini rehabilite edebileceği bir alan. Doğa ile iç içe yaşamayı seven, zaman zaman kendini doğaya bırakmaya ihtiyaç duyan insanlar için eşsiz bir fırsat sunuyor. İstanbul gibi, kaotik bir yaşamın olduğu ve betonla örülü hale getirilen bir şehirde, böyle bir alanın halkın hizmetine açılması takdir edilmesi gereken bir durum.
Bu takdiri, en başta iktidar çevrelerinin gerçekleştirmesi gerekiyor. Çünkü kendileri döneminde yapımına başlanan ama tamamlayıp açılışını gerçekleştiremedikleri bu alanın ilk etabını Ekrem İmamoğlu hizmete açtı. Ancak ne yazık ki, İmamoğlu'nun algı operasyonu yaptığını ve Kemerburgaz Kent Ormanı'nı kendi eseriymiş gibi yansıttığı tezine yöneldiler. Ekrem İmamoğlu ise açılışta yaptığı konuşmada, bu konuya değinerek şunları söyledi; "Burası ilk tahsis edildikten hemen sonra projelendirilmiş, inşasına, imalatına da başlanılmış... Ben, buradan Sayın Kadir Topbaş'a da teşekkür ediyorum. Ama 2 yıldır hiçbir şey yapılmamış. Belki Sayın Topbaş devam etse, açardı; bilmiyorum. Ama 2 yıldır burası böyle duruyor. Niçin duruyor? Neden duruyor? Epeyce eksik vardı. Yoğun çalışma yaptı arkadaşlarımız, 2 ayı aşkın sürede; gerçekten büyük eksiklikleri ve organizasyon sıkıntılarını aşarak, bugün tümüyle korunaklı, güvenlik görevlilerinden temizliğine, bakımına kadar, gerçekten Avrupai standartlarda hizmet olan bir bölüm haline getirdik burayı." Söz konusu alanın, iki yıldır hizmete açılmaması da ilginç. Acaba başka planlar mı vardı bu bölge için? O yüzden mi iki yıldır adeta tek bir çivi çakmadan beklediler?
İmamoğlu, şehrin diğer bölgelerindeki yeşil alan çalışmaları ile ilgili de bilgiler verdiği konuşmasında, millî bayram kutlamalarına dair de dikkatimi çeken bir şey söyledi. İmamoğlu, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'na dair temel kutlamaları, İstanbul'un tarihî Sultanahmet Meydanı'nda yapacaklarını belirtti ve buna gerekçe olarak ise şunları söyledi; "Sultanahmet Meydanı'nda özgürlük mitingleri yapılmıştı, bağımsızlık mitingleri yapılmıştı. Bir Türk kadını, milletin özgürlüğü ve bağımsızlığı için orada konuşma yapmıştı 1919'da. O alanda, çocuklar, kadın-erkek hep beraber Cumhuriyet Bayramı'mızın hem o günleri hatırlatan sergileriyle, hem buluşmalarıyla, hem müzikle, hem söyleşi ile şiirleri ile sizleri buluşmaya davet ediyorum."
İmamoğlu'nun bahsettiği Türk kadını Halide Edip Adıvar, bahsettiği miting ise, 23 Mayıs 1919'da yapılan Sultanahmet Meydanı'ndaki meşhur mitingdir. O gün İstanbul'da, işgallere ve Türklere yönelik saldırılara tepki amacıyla en büyük toplantı gerçekleştirilir. Sultanahmet Mitingi'nde kadın, erkek en az 200 bin kişi toplanmıştı. Alanın ortasında siyah bir bayrak dalgalanıyordu. Kürsüde ise bir kadın vardı. Sultanahmet Meydanı'nı dolduran herkesin tanıdığı büyük romancı: Halide Edip Adıvar. Gösteride Adıvar'ın yanı sıra Şair Mehmet Emin Yurdakul, Süleyman Sırrı, Dr. Fahrettin Hayri de konuşma yapmıştır. "İzmir Türk Kalacak" rozetleri de dağıtılan gösteriye katılan kadınları Kemal Tahir, "Esir Şehrin İnsanları" adlı kitabında şöyle tarif eder: "Kadınların kara başörtüleri, kara sancaklar gibi başlar üzerinde dalgalanıyordu." Bu miting, 29 Ekim 1923'e giden yolda, millî bilinci uyandıran önemli kesitlerden biridir.
İşte böyle bir anlamı olan Sultanahmet Meydanı'nda Cumhuriyet Bayramı ile ilgili etkinliklerin yapılacak olması, gerçekten anlamlıdır. Umarım İmamoğlu, diğer millî bayramlarda da aynı uygulamayı yapar ve bu husus İstanbul'da bir gelenek haline gelir. Eğer böyle olursa, millî bayramlarda Sultanahmet Meydanı'nda kutlama ve etkinlikler yapılmasının gerekçesine, bütün Türkiye de vakıf olacak ve millî hafızada silinmez bir yer tutacaktır. Bu sebeple Sayın İmamoğlu'na çağrımdır, Sultanahmet Meydanı, her millî bayramda kutlamaların ana adreslerinden biri olsun. Unutulmasın, bilinçli toplumlar, geçmişlerindeki felaketleri de, şanlı anları da unutmayan, her ikisini hafızasında yaşatan toplumlardır. Cumhuriyetimizin bugün geldiği nokta düşünüldüğünde, bu bilince daha çok ihtiyaç var. Kaldı ki, İstanbul gibi bir dünya şehrinin insanlarına da, bilinçli olmak yaraşır. İmamoğlu'nu bu anlayışı gösterdiği için tebrik ediyorum. Cumhuriyetimizin 96. yılının kutlu olmasını diliyor, başta Büyük Önder Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları olmak üzere, bize bu vatanı bırakan şehit ve gazilerimizi rahmet ve minnetle anıyorum.
Yaşasın Cumhuriyet!