Emanet ata binen tez iner lakin!

Ne diyordu, Yunus Emre, “Mal sahibi, mülk sahibi, hani bunun ilk sahibi, mal da yalan, mülkte yalan var biraz da sen oyalan!”

İşin yalan faslı ve oyalanma faslı hoşumuza gitmedi.

Mal da gerçek, mülk de gerçek dedik!

Oyalanmak bize göre değil, oyalanacağımıza biz bunların sahiplenelim, sahip olalım, bizim olsun dedik!

Bu dünyanın Süleyman’a dahi kalmadığını masal sandık, hikâyedir, tevatürdür, kim bilir kimden rivayet edilmedir diye ciddiye de almadık!

Benim olsun diye başlayan sahiplenmeler, az daha, biraz daha derken, neden geriye kalan da benim olmasına dönüştü.

Övenimiz çoktu, bizim konuşmamıza gerek yoktu.

Kimseden ders almaya, akıl almaya, yol sormaya, neresi eğri, neresi doğru diye görüş almaya ihtiyacımızın da olmadığını söyleyip duruyordu, çevremizi kuşatanlar.

Biz bu malın, mülkün, sahibi değil, ancak ve ancak emanetçisi olabiliriz diyenler çoktan bu dünyadan göçüp gitmişlerdi. Onların izinden gidenlere inanmak da kimsenin işine gelmedi!

Geriye çıkarcılar, fırsatçılar, yağcılar, dalkavuklar, konuştuğu lafın nereye gittiğini bilmeyenler, ölümlü olduklarını bir türlü kabullenmek istemeyenler kaldı!

Doğruyu söyleyenlere bu saatten sonra ihtiyacımız yok diyen anlayışlar gelişti.

Doğrulara, hakikati söyleyenlere, yanlış yapıyorsunuz diye uyaranlara kapıyı gösterdiler.

Sahipsiz diye kendilerini inandırdıkları her ne varsa, kendilerince sahiplendiler!

Mal sahibi, mülk sahibi olurken de, kimsenin gözünün yaşına bakmadılar. Hayatlarının en büyük yanlışını burada yaptılar. Çünkü ağlayanın malı gülenlere kâr etmedi. Kâr getirmedi. Anlamadılar, anlamak istemediler bir türlü, anlamaya da belli ki hiç niyetleri yok!

***

Bir zamanlar, tevazu dediğimiz bir duygu vardı. Nerelere kayboldu bilen var mı? Bir yerlere mi saklandı, ya da alıp nerelere sakladılar acaba?

Tevazu olmayınca;

Mekânın sahibi geldi diyorlar!

Dükkânın sahibi geldi diyorlar!

Masanın sahibi geldi diyorlar!

Makamın sahibi geldi diyorlar!

Koltuğun sahibi geldi diyorlar!

Sahip olma arzusunun ne ucu belli ne bucağı…

İstek çok…

İsteyen çok!

Korona, şu benim, bu benim, daha ötesinin de, daha da ötelerinin de sahibi benim diyenleri de alıp götürdüğünde şaşkınlık geçirenler, o şaşkınlığın akabinde yine bildiklerinden vazgeçmediler!

***

Büyüklerimiz, İbret almak, bir erdemdir, derlerdi!

Erdemdir lakin erdemle başımız hoş değil!

İnsanoğlunun anlamsız bir inatla sürdürdüğü sahip olma duygusu dünya var olduğundan bu yana, ona hayır getirmiyor.

Her defasında ters tepiyor!

Tam eline geçirdiğini sandığı o zafer anında, bundan sonrası yok deniyor!

Anlaşılmak istenmeyen ne biliyor musunuz?

Her şeyin gerçek sahibinin, bu sahiplenmelere rızasının olmadığı! Hem de hiç!

***

İnsan fıtratında var olan sahiplenme ve eline geçirdiği her ne varsa vermemek için meydan okuma hali binlerce yıldan beri insanlarda mevcut!

Bu dünya ne Karun’a kaldı!

Ne Firavunlara…

Ne de haşmetli Roma İmparatorlarına…

Ne Makedonyalı İskender’e kaldı,

Ne Romalı Julius Sezar’a,

Ne de Fransa İmparatoru Napolyon Bonapart’a!

Kim nerenin, hangi ülkenin, hangi kıtanın, hangi dünyanın sahibi?

Biz efendiyiz, dünya bizim kölemiz diyen anlayışların sahipleri de, artık yaşamıyorlar!

Hâlihazırda yaşayanlar ise, yaşadıklarını sanıyorlar!

Aniden, ansızın, hiç beklenmeyen bir zamanda, tam bir gaflet anında görünmeyen, bilinmeyen bir rüzgâr esiyor!

Ondan ne kaçış var, ne kurtuluş!

Yedi kat yerin dibine de saklanılsa, buraya kadar diyor, ben geldim diyor, her ne yapıyorsan olduğu gibi bırak gel diyor! Hemen şimdi! Ne bir saniye önce, ne bir saniye sonra, tam zamanında…

***

Bugün alkışladıklarımız yarın olmayacaklar!

Yarınlarda yine benzer insanlar için benzer karşılamalar, yapılacak, onları da bir uğurlayan olacak!

Eskiler, Mahkeme Kadıya mülk değil derlerdi!

Hangi makam, hangi koltuk, hangi mekân kime baki kaldı ki…

Emanet ata binen tez iner demiş atalar. Nihayetinde emanet! Biz emanete saygılıyız, emanetçi olduğumuzu biliyoruz diye kelam edenlerin, bu kelamları unutup, emanetin sahibiymiş gibi davranmaları ise dünyanın her yerinde aynı. ABD Başkanı Trump gibi mesela…

Yazarın Diğer Yazıları