Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Yunus Arıkan

Yunus Arıkan

Yazar

Bir bilgeye sormuşlar…

Sevgili kardeşim, arkadaşım, güzel insan Hülya Yalım, yıllar önce ''Bir bilgeye sormuşlar'' başlıklı bir e-posta göndermişti bana.

Ben de bugünkü yazımla ilgili şöyle eski notlarımı karıştırırken, gözüme ilişti ve bu hafta o gönderideki bilgenin sözlerine biraz olsun kafa yoralım istedim.

Gerçekten de üzerinde kafa yorulacak bir sohbet.

Hani bana göre öyle!..

Yazıya başlamadan önce kimdir Hülya Yalım, onu da kısa bir tanıyın istedim.

Kendisiyle yıllar önce 2003 yılında Değişim Gazetesinin başyazarlığını yaptığımda tanışmıştım.

Onunla tatlı sert bir tanışma maceramız olmuştu ya, iyi ki de olmuştu.

O günden bugüne o dostluk, o dünya ve ahret kardeşliği hep devam ediyor.

O yıllarda Gürsel Karasansar yönetimindeki Değişim Gazetesinde de bir süre felsefi konularda yazılar yazmaya başladı.

Doğrusu çok da keyifli yazılar yazmıştı.

Neden felsefe?

Çünkü o bir filozof.

Hem de diplomalı olanından.

Üstelik de Yüksek Lisans da yaptı.

Konuştuğunda dinleten…

Anlattığında anlaşılan…

Yüreği pırıl pırıl parlayan bir kardeşim.

Şimdi de bu güzel gününüze biraz güzellik katarak sizi tebessüm ettirmek ve biraz da

düşündürmek adına, o bilgeyle yapılan sohbeti sizinle paylaşmak istedim.

Gönderinin özü, vatandaş ve bir bilge arasında geçen konuşmalar.

Buyurun efendim, bakalım bilgeye ne sormuşlar, bilge onlara ne demiş?

Bir bilgeye sormuşlar:

"Efendim, dünyada en çok kimi seversiniz?"

"Terzimi severim," diye cevap vermiş bilge.

Soruyu soranlar şaşırmışlar:

"Aman üstat, dünyada sevecek o kadar çok kimse varken, terzi de kim oluyor?

O da nereden çıktı? Hem neden terzi?" demişler, büyük bir şaşırmışlıkla!..

Bilge, bu soruya şöyle cevap vermiş:

"Dostlarım, evet ben en çok terzimi severim. Çünkü ona her gittiğimde, benim ölçümü yeniden alır. Ama ötekiler öyle değildir. Bir kez benim hakkımda karar verirler, ölünceye kadar beni hep aynı gözle görürler."

Yani, ne demek istemiş bilge?

Bilgenin ne demek istediğini günümüzü de göz önünde bulundurarak, bulabileceğinizden hiç kuşkum yok.

Bir bilgeye sormuşlar:

"Bir insanın zekasını nereden anlarsınız?"

"Konuşmasından." demiş.

"Ya hiç konuşmazsa?"

Bilge hafiften tebessüm ederken, oldukça anlam yüklü bir şekilde karşısındakine:

"O kadar akıllı insan yoktur ki!.." demiş.

Doğrusunu isterseniz bu bana günümüzde öyle önemli bir şeyi anlatıyor ki… yok, yok! onu sizinle paylaşmak istemiyorum.

Lütfen burada da bilgenin "O kadar akıllı insan yoktur ki" derken, ne demek istediğini siz bulursanız daha iyi olur.

Bilgeye soru soranlar aldıkları cevap karşısında şaşkına düşerler ve bilgeye, nasıl bu kadar doğru kararlar alabildiğini sorarlar,

Bilge tek bir sözcükle yanıt verir.

"Deneyim" der.

Vatandaşlar:

"O deneyimi nasıl kazandın," diye sorarlar.

"Hatalarımla" der.

Ha burada düşüncemi şöyle sizinle paylaşabilirim.

Karşımızda gördüğümüz o bilge ve bilge görünümlü insanların hepsi de sonradan olma. Hata yaparak… ancak yaptıkları hatalardan ders almayı bilenler onlar.

Bir bilgeye sormuşlar:

"Efendim canınız ne istiyor?"

Bilge cevaplamış:

"Canım ''Hiçbir şey istememeyi'' istiyor." demiş ve devam etmiş.

"Bu ruh halinin adı, gönül yorgunluğudur..."

Hadi buyurun bakalım.

Ben buradan şunu da anlayabiliyorum ki bugün bizim;

Bilge…

Sanatçı…

Usta…

Zenaatkar diye adlandırdığımız ve her birilerine saygı duyduğumuz insanların gönüllerinin bir tarafı yorgunmuş meğer.

Ne dersiniz?

Bilgeye, "Nasıl insan oluruz?" diye sormuşlar ya.

"Üç adım atlama" gibi bir cevap vermiş bilge kişi:

"Önce, SANA KÖTÜLÜK YAPANLARA KÖTÜLÜK DÜŞÜNMEMEN gelir. İnsanlığa attığın ilk adım budur..." der.

Hamdık!...

SANA KÖTÜLÜK YAPANLARA İYİLİK YAPABİLDİĞİN AN ise, ikinci büyük adımı atar ve hakiki insan olmaya başlarsın.

Piştik…

Nihayet, sana iyilik yapanla, kötülük yapan arasında bir fark hissetmeyecek hale geldiğin zaman insan olursun"

Olduk, elhamdülillah, demek değil midir bu, ne dersiniz?

Bilgeye sormuşlar:

"Dünyada en güzel şey nedir?"

"Sevmek" demiş...

"Peki sonra?"

"Sevilmek" demiş...

"Peki neden sevmek sevilmekten önce geliyor?"

O da:

"İnsan sevdiğine, sevildiğinden daha çok emindir..."

Hadi buyurun bakalım.

Bunun üzerinde biraz düşünmek gerek.

Neyse bilgenin akıl dolu sözcükleri devam ediyor.

Bilgeye sormuşlar;

"İnsan neden dilek diler?"

"Gerçekleşmesi için diler, ama bilmez ki gerçekleştirmek için dilemek gerek."

Şu küçük ayrıntının önemli bir anlam ortaya koyuyor bence.

Burada dileğin gerçekleşmesi için çaba göstermemiz gerektiğini daha ön plana koymuyor mu?

Ne dersiniz?

Ve bilgeyle olan muhabbetimizin son sorusuna geldik.

"En mutlu insan kimdir?"

"İşte o dağdaki çobandır." demiş.

"Neden?" diye sormuşlar.

"Çünkü, insan bildikleriyle yaşar, onun bildikleri koyunları ve çevresiyle sınırlı.

Kendisini mutsuz edecek veya kafasını karıştıracak fazla bir bilgiye sahip değil."

Peki buna cevabınız ne olur?

Dördüncü gününde Ramazan''ımız mübarek, gönlümüz hoş, aklımız hep yerinde olsun efendim.

İyi pazarlar.

Yazarın Diğer Yazıları