Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Fatih Ergin

Fatih Ergin

25. SAAT

Arapça'nın sözcülüğünü yaparak el sallamak!

"MHP'ye verilen yeni görev: Kanal İstanbul" başlıklı yazımda, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin Kanal İstanbul projesini milli bir proje gibi sunmak için nasıl ters propaganda yaptığını anlatmıştım. Ters propagandanın bir başka örneğini ise, Kırıkkale Üniversitesi'nde yaşanan Arapça İstiklal Marşı hadisesinde yaşadık.

Geride bıraktğımız Haziran ayındaki mezuniyet töreninde, İstiklal Marşı'nın siyasi içerikli olduğu gerekçesiyle okutulmaması vukuatını işleyen, bu duruma karşı çıkan öğrenciye uzaklatşırma veren Kırıkkale Üniversitesi, okuldaki toplulukarın "Dünya Arapça Günü" etkinliği düzenlemesine ve İstiklal Marşı'nın Arapça okunmasına izin verdi.

YÖK ise, gelen tepkiler üzerine üniversite yönetiminin yaptığı açıklamayı yeterli gördü! Skandala bu iki kurum dışında ortak olan, İstiklal Marşı'nın Arapça şiir olarak okunduğunu ve Türk mlletinin ülkesini hangi halet-i ruhiye ile beklediğinin ve koruduğunun dünyaca anlaşılması için, marşımızın bütün dillere çevrilerek şiir olarak okunabileceğini ifade eden siyaset kurumunun "sözcüleri" de oldu…

Şu yoruma bakın! Ne kadar da yerli ve milli bir bakış açısı ama! Lütfen büyük resme odaklanın. Tüm dünya, İstiklal Marşı'mızın anlamını kavrarsa, o meşhur dış mihraklar Türkiye üzerinde oynamaktan vazgeçebilir bu durumda…

Parlak fikirler getirdi aklıma bu yaklaşım. Mesela A Milli Futbol Takımı'mız, hangi ülke ile karşılaşacaksa, maçtan önce o ülkenin dilinde söylesin İstiklal Marşı'mızı! Devlet görevlileri için de ilgili programlarda aynı uygulama hayata geçirilsin.

Abartmıyorum; İstiklal Marşı'na alerjili Kırıkkale Üniversitesi'nin yönetimi, ülkeye yaşattığı bir skandalı aklayan şu yorum sahiplerine bir plaket vermezse, hakikaten ayıp eder! Sadece üniversite mi? Anadolu'nun Türk kimliğini İslamcılık potasında eritmeye çalışan memleket dahilindeki iktidar sahipleri de plaket hazırlamalı, Arapça'ya bölylesine sözcülük yapanlar için.

Söz konusu yaklaşımı duyunca, Arapça İstiklal Marşı okunması nedeniyle sosyal medyada kıyameti koparan biri olarak "galiba biz biraz abartıyoruz" dedim kendi kendime… Konu ile ilgili attığım twitlere bakınca, malum yaklaşımı sergileyemedim diye utandım kendimden…

Evet abartmışım! Benim gibi düşünenler de abartmış… Türkiye'de Arapçılık modası estirilmesinin, Suriyelilerin ensar-muhacir ebediyatı ile kalıcı hale getirilerek demografik yapının sinsice değişime uğratılması çabalarının, güzel Türkçe'mizin üzerine Arapça'nın bir kuma olarak getirilmek istenmesinin, Arapça tabelaların, Anadolu'nun hiç umulmadık bir ilinde ve ilçesinde dahi kamu kurumlarında Arapça yönledirme levhalarının ve benzeri daha nice durumun bizim kuruntumuzun, art niyetimizin eseri olduğunu anladım…

Öyle ya, üniversitede Arapça İstiklal Marşı etkinliğinin, andımızı faşist bir ayin görenlerin başlattığı Arapçılık modasından kaynaklanmaması söz konusu dahi değilmiş oysa. "Türkçe'nin sırlarını bilen adam" olarak anılan, Türkçe'nin bayraktarı Nihad Sami Banarlı'nın mezarına gidip, "Türkiye'de Türkçe garip, Türkçe parya haline getiriliyor. Kalk ey Banarlı!" diye bağırma düşüncesinden de vazgeçtim böylelikle…

 "Dünya Arapça Günü" diye bir günün varlığını ve Türkiye'de kutlandığını bu vesileyle ilk defa duymamı da, cahilliğime verin lütfen. Bu etkinliğin ülkemizdeki geçmişini araştıracağım ama "kim bilir bugüne kadar kaç defa daha kutlanmış olduğunu öğrenir, daha da utanırım" diye cesaret edemiyorum.

Ancak bu yazıma başlamadan evvel, kendi özelimde yakın geçmişe gittim ve 2018 yılında bir dergide Türkçe ile ilgili yayımlanan yazımı okudum. O yazımda şöyle demişim; "Lisanımızın sorunu, insanımızın sorunudur. Çünkü Türkçe lisanı ile sorunu olanın, Türk insanı ile sorunu vardır…" Evet, lisanımızın sorunu insanımızın sorunudur ama milletin sözcüsü olma iddiasındaki bazı siyasetçilerimizin sorunu değilmiş. Arapça'nın sözcülüğünü yaparak el sallamak da, fena taktik değil açıkcası…

Yazarın Diğer Yazıları