Bugünkü Yazarlar Tüm Yazarlar
Fatih Ergin

Fatih Ergin

25. SAAT

ABD'den onlara da mektup gelmişti!

ABD Başkanı Donald Trump'ın Cumhurbaşkanı Erdoğan'a gönderdiği ortaya çıkan 9 Ekim 2019 tarihli mektubun dili, Türk ve dünya siyasi tarihinin unutulmazları arasında şimdiden yerini almış durumda. Elbette, Erdoğan'ın bu mektuba hak edilen cevabı vermemesi ya da verememesi de, tarihin hafızasında unutulmazlar arasında yer alacak.

Malum, diplomatik nezaketten uzak ve Erdoğan'a karşı aşağılayıcı ifadeler yer alıyordu o mektupta. Bütün dünyada gündem oldu. Cumhurbaşkanlığı kaynaklarından "mektubun yok hükmünde sayıldığı" ve "mektubun yırtılıp çöpe atıldığı" yönündeki açıklamalar yansıdı. Oysa en azından o mektubun aynen iade edilmesi gerekiyordu. İade edilmesi, mektubun kabul edilmediği anlamına gelirdi. Diplomaside, mektubun çöpe atılması gibi bir kavram yok çünkü...

Trump'ın Erdoğan'a mektubu, bir ABD Başkanı'ndan Türkiye'de iktidarda olan bir isme gelen ilk mektup değil. Peki, daha önce gelen mektuplar nasıldı, nasıl karşılandı? AKP iktidarının "Eski" diyerek mahkûm ettiği ve böylelikle de "Yeni" Türkiye'sinin inşasını meşrulaştırmaya çalıştığı bir zamanların Türkiye'si ile bugünü kıyaslamak açısından geçmişteki ABD mektupları, önemli bir ölçüt aslında.

Sene 1964... Türkiye'nin Kıbrıs'a harekât düzenleyeceği haberleri üzerine dönemin ABD Başkanı Johnson, dönemin Türkiye Başbakanı İsmet İnönü'ye böyle bir harekât olması halinde, ABD silahlarının kullanılamayacağını içeren bir mektup göndermişti. Bu mektubun yanıtı olarak, tarihe İnönü'nün "Yeni bir dünya kurulur, Türkiye de orada yerini alır" sözünün geçtiği bilinse de, tarihçi Sinan Meydan'a göre bu sözü, mektuptan bir buçuk ay önce, Time Dergisi'ne verdiği mülakatta Kıbrıs'a Türk müdahalesine karşı NATO'nun tutumuyla ilgili bir soru üzerine söylemişti İsmet İnönü.

Ancak İnönü'nün 13 Haziran 1964'te Johnson'un mektubuna karşı, gayet diplomatik bir dille cevabi bir mektup yazdığı tartışmasızdır. İnönü, hem Johnson'un mektubuna cevap yazmış hem de o mektuba rağmen 1964'te hava harekâtı ile Kıbrıs Erenköy'deki Türkleri kurtarmıştı. 1964 yılındaki o hava harekâtı, Kıbrıs Türklüğüne yapılacak saldırılara karşı Türkiye'nin askerî müdahale ile cevap vereceğini göstermiş ve 1974'teki harekâtın habercisi olmuştu.

Ve sene 2000... Dönemin ABD Başkanı Bill Clinton, görevini devretmeye hazırlanan Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e son derece samimi ifadelerle kaleme alınmış bir veda mektubu göndererek, ''Türkiye, liderliğiniz altında yeni bin yıla güç, kudret ve kendine güvenle girmiştir'' dedi. Clinton, ''Sevgili Süleyman'' diye başlayan, bir yerinde de doğrudan ilk ismiyle ''Süleyman'' diye hitap ettiği mektubunda, Demirel'in gerek Türkiye'deki liderliği, gerek uluslararası ilişkiler alanında oynadığı rol için alışılagelmişin ötesinde hararetli övgü ifadeleri kullanıyordu. Mektup, "Çankaya'dan ayrılmanızdan önce, son yedi yıl zarfında Türkiye Cumhurbaşkanı olarak sergilediğiniz liderlik ve bilgelik için takdir duygularımı ifade etmek istiyorum." diye başlıyor ve şöyle devam ediyordu; "Türkiye'nin tarihî ve güncel önemini fevkalade müdrikim ve ABD Başkanı olarak görevde bulunduğum sürenin sizin Türkiye Cumhurbaşkanı olarak görevde bulunduğunuz süreyle örtüşmüş olmasını şahsım için büyük bir şans olarak addediyorum. Bu dönemde ABD ve Türkiye'nin birlikte başardıkları işler gerçekten stratejik değer taşımaktadır. Bunlar sizin vizyonunuz olmadan başarılamazdı. Bakü-Tiflis-Ceyhan Petrol Boru Hattı ve Hazar Geçişli Doğal Gaz Boru Hattı dahil, Doğu-Batı Enerji Nakil Koridoru kavramı sonsuza kadar sizin isminizle birlikte anılacaktır. Orta Asya'nın yeni bağımsız ülkelerinin küresel uluslar ailesinin tam üyesi haline gelmelerinde sizin şahsi çabalarınız belirleyici rol oynamıştır. Kafkasya ve Balkanlar'a kalıcı barış getirilmesi ümitleri sizin fevkalade önemli şahsi katkılarınız olmadan çok farklı bir noktada kalırdı..."

Görüyorsunuz değil mi? AKP'nin eski diye mahkûm ettiği Türkiye'de, ABD'nin mektubuna cevap veriliyor, mektuba rağmen Türkiye Kıbrıs'ta sonuç alıncaya kadar hava harekâtını devam ettiriyordu. Ve yine görüyoruz ki; bugün ABD Başkanı Trump, Twitter'dan "üstün bilgeliği" ile Türkiye'yi mahvetmekten bahsedip, kabul edilemez bir mektup gönderirken, eski Türkiye'de ise bir ABD Başkanı Türkiye Cumhurbaşkanı'nın bilgeliğinden hayranlıkla bahsedebiliyordu.

Clinton'un Demirel'e yazdığı mektup, gerçekten ilginç bir nitelikte. Özellikle bugünkü iktidar sahiplerinin okuması, ders çıkarması gerek. Çünkü mektup; Türkiye'nin gelecekteki dış politikadaki ana meselelerine de projeksiyon tutmamızı sağlıyor. Clinton'ın Balkanlar, Kafkasya ve Orta Asya'ya atıf yaparak bu bölgelerdeki değişim ve gelişmeyi merhum Demirel'in vizyonuna eklemlemesi takdire şayan bir durum. Türkiye'nin enerji koridoru olmasındaki büyük emeklerini ve özellikle Türk Dünyası'nı birleştirme gayretini bu mektupta övgüyle bahsettirmek de öyle...

İsmet Paşa, Kıbrıs'a çıktığımızı göremedi ama 1964'teki dik duruşu ile, 1974'teki harekatın temelini attı. Süleyman Demirel de, hayata gözlerini "Adriyatik'ten Çin Seddi'ne Türk dünyası" arzusuyla kapamıştı. Tıpkı "Türk Birliği'nin bir gün hakikat olacağına inancım vardır. Ben görmesem bile gözlerimi dünyaya onun rüyaları içinde kapayacağım. Türk Birliği'ne inanıyorum. Onu görüyorum." diyen Atatürk gibi, ömrünü bu ülküye adamış Türkeş gibi... AKP Türkiye'si ile Eski Türkiye'yi bir de bu açılardan kıyaslayın. Allah hepsine rahmet eylesin...

Yazarın Diğer Yazıları